Instagram

Bir aydır falan bu konuda yazasım vardı aslında fakat son zamanlarda benim için hayat daha hızlı akıyor ve yazmaya vakit bulamıyorum smile. Ya da sanırım Tokat’ta daha çok vaktim oluyor böyle şeylere. Düzenimin bozulmasının da etkisi olabilir tabi. Mesela bu saatte rüya görüyor olmam gerekiyordu (Saat 23:32).

Her neyse…
Konuya döneyim…

Aslında sosyal medya seven bir insan değilim. Ama buna rağmen, uzunca bir süredir Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarım var. Bu hesaplarıma sonradan Tumblr da katıldı fakat son zamanlarda Instagram eşleştirmesini keşfetmemin ardından, onu daha pasif kullanmaya başladım. İşim gereği kullandığım API ve servisler olmasa, tabi bir de zaman zaman ulaşmam gereken insanlar olmasa facebook ve twitter’ı direkt kapatabilirim aslında (burada da sosyal medya sevmemem bölümüne dönmüş olduk smile) bakalım belki ilerleyen zamanlarda şartlar olgunlaşır. Devamını Okumak İçin..

Yeni Başlangıçlar

Dün yaklaşık 9 saat süren bir araba yolculuğu sonrası Tokat’a geldim. Özlemişim de sanırım. Evimizin bulunduğu mahalleyi özlememişim bu bir gerçek, evi de özlememişim.

Nasıl bir çelişki oldu değil mi? Özlemişim de sanırım dedikten sonra, şunu da özlememişim, bunu da özlememişim demek smile.

Aslında özlediğim Tokat mı? Bundan da çok emin değilim.

Her ne kadar henüz hiçbirini görmemiş olsam da özlediğim aslında içindeki insanlar, sevdiklerim, arkadaşlarım, ailem. Gerçi bunlara ek olarak, orada burada yaşadığım olayların oluşturduğu anılar ve onların etkileri de özleme sebebi.

Gözüm Aydın

Dalaman’a geldim geleli hep, bahçede, havuz başında yoga yapmak istiyordum fakat bir türlü nasip olmamıştı. Gerçi terastan da bir hayli memnunum ama bahçe ve havuz kenarı ikilisini de tatmak istiyordum.

Bu sabah sakat bileğimin biraz daha toparlamış olmasını da fırsat bilerek hemen yerleştim bahçeye smile. Her ne kadar toparlamış olsa da, henüz tamamen iyileşmediği için kendimi kaptırarak uzun bir akış yaşayamadım fakat yine de çok güzeldi smile.

Bu sabahki akıştan fotoğraflar da aşağıda (Böylelikle yeni kodladığım, yazıya galeri ekleme zımbırtısını da test etmiş oluyorum. Bir taşla iki kuş).

Koşullu Yalnızlık

“Her şeyin bir şeyi var”

Aslında böyle başlamayı düşünmüyordum yazıya fakat başlığı yazarken, zamanında çok güldüğüm “Her şeyin bir şeyi var” sözü belirdi zihnimde. Kimin sözü ve neye istinaden söylemişti falan oralara girmiyor ve konuma dönüyorum hemen…

Yalnızlığı ve özgürlüğü seven bir insan olduğum için Tokat’ta sürdürdüğüm ayrı evde, tek başına yaşama serüvenini sonlandırıp, yeni bir yerde ailemle beraber yaşayacak olma fikri bir hayli aykırı gelmişti bana. Uzunca bir süre zorlandım da aslında ama şu geçen 3-3.5 aylık süreçte bir hayli alıştım(veya alışmışım) bu duruma.

Akıllanmamak

Akıllanmıyorum, ısrarla akıllanmıyorum…

Çok istikrarlıyım bu konuda smile.

Gerçi hakkımı da yemeyeyim. Bu sefer ki sakatlığım vücudumu dinlememekten değil, kendini bilmezlikten kaynaklandı smile.

Dün akşam yemeğinden sonra, şeytan dürtmüş gibi; “Aaa acaba parmak uçlarımda bakasana yapabilir miyim?” dedim kardeşime ve kalktım hemen denedim smile.

Sonuç; yapamazmışım smile. Sağ bileğimden bir çıtırtı sesi geldi ve hareket kabiliyeti bir hayli kısıtlandı. Bugün yoga yapmama da engel oldu. Bir anlık gerzekliğimin veya kendini bilmezliğimin sonucu, bugün yogadan mahrum kaldım. Tabii ek olarak biraz canım da acıyor ama yogadan mahrum kalma bölümü daha can sıkıcı.

Bir de bir şey daha dikkatimi çekiyor; sürekli sağ tarafıma çalışıyorum. Sağ dizim, sağ IT bağım, sağ el bileğim.

Kaza ve düşmeler neyse de, bile bile insanın kendini sakatlaması enteresan oluyor smile. Ama tabi yaşanan olumlu olumsuz her şey, az ya da çok geliştiriyor beni. Umuyorum ki artık akıllanacağım tongue-out.

Bu arada; bugün yogasız kalışımın dışa vurumudur bu yazı.