Facebook Yorum Zımbırtısı

Güzelmiş bu facebook ile yorum yap zımbırtısı. Hoş oturup her şeyi yazmaya alışkın bir adamım fakat bir an aklımdan "Olm ne uğraşıyorsun lan yorum morum, bak 3 saniyede 2 satır kod yapıştırıyorsun millet rahatça yorum yapabiliyor" diye geçmedi değil smile 

Ufak tefek sitelerde veritabanıydı koddu moddu uğraşmak yerine hızlıca entegre edilebilir. Zaten büyük sitelerde hem kendi yorumu olmalı, hem facebook yorumu olmalı hem twitter olmalı hem de site uzaya gidebilmeli, niye olmalı olmalı diyip duruyorsam kuralmış gibi :D Bu arada facebook yorumu olmalı demişken, orjinalton ve goldenreiki'ye facebook login yapsam güzel olacak bak o sitelerde bu kesinlikle olmalı tongue-out konudan konuya da atladığıma göre yazıyı burada sonlandırma zamanım gelmiştir. Zaten akşam yemeği vakti de yaklaşıyor gidelim karnımızı doyuralım.. Görüşmek üzere gençler :D

Eksiklik

Üç dört yıl olmuştur yoga yapmaya başlayalı fakat bu zamanın ne kadarlık bir bölümünü düzenli yogayı anlamaya çalışrak, öğrenerek ve düzenli bir şekilde yoga yapmaya çalışarak geçirdim bilemiyorum. Son bir yıl belki. Doğal olarak çok çok kısa bir süredir yoga yapıyorum, kaldı ki herhangi bir eğitmenle çalışmadım, bir yoga stüdyosuna da gitmedim, youtube, google ve doyogawithme.com sağolsun internetten tanıştım, öğrendim ve uygulamaya başladım. 

Hemen hemen her konuda öğrenmenin ve ilerlemenin sonu, sınırı, yaşı yoktur ya (zaten hayatta her an bir akış, ilerleyiş olduğu düşüncesindeyim. Yerinde saymak gibi bir durum yok, pozitif yada negatif yönde sürekli bir ilerleyiş mevcut bana göre) Devamını okumak için tıklayın :)

Törpülenmek

Daha çok yolum var gibi görünüyor fakat aceleciliğim sağolsun her zamanki gibi, olacak şeyler bir an önce olsun istiyorum. Bir an önce ihtiyacım olan konularda törpüleneyim, daha sakin ve daha az kırıcı olabileyim. Bunun farkında olmam ve istiyor olmam da bir başlangıçtır sanırım :) böyle avunuyorum şimdilik ((:

Bir çok konuda, ki aslında konunun önemli bir şey olmasına da gerek yok, eften püften bir şey de olabilir; bir anda parlayıp, çeneme bir türlü hakim olamıyorum resmen. Haksız da olmuyorum aslında fakat susmamış olmak bir şey kazandırmıyor tam tersi üzüyor, keşke sussaydım diye düşünüyorum sonra. Ve bu durum belirli insanlarla hemen hemen hergün yaşanıyor, bu kadar sık yaşandığı için de artık resmen gözüme sokuldu, içimden bir ses haykırıyor bana "Yaşananlardan ders al, daha sakin ol, daha çok sus, daha çok düşün, daha az konuş, daha örtücü ol, daha merhametli ol uzun lafın kısası akıllı ol!".

Şu sıralar yoğun ve stressli günler geçiriyorum, bu günlerde daha da kolay sinirlenmek ve susmamak umarım içimden bana haykıran sesi memnun edebilirim :) her şey her an olması gerektiği gibi oluyor ve olacak, umarım memnun olacağım şeyler gerçekleşecektir.

Bu arada, yazmak rahatlatıyor. Yazıyorkende boş boş yazmaktansa buraya yazmayı tercih ediyorum (:

Telefon Sevmiyor Olmak

Yakınımdakiler zaten bilirler, telefonla konuşmayı sevmeyen hatta telefon kullanmak istemeyen bir insanım (iş hayatı falan derken mecbur kullanmak zorunda kalıyorum tabi). Telefon kullanmayı sevmeyişimden ötürü bir çok şeye bakış açım da farklıydı. Herkes her aradığı zaman ben telefonun başında durup açmak zorundaymışım gibi bir beklenti çok saçma geliyordu bana. Veya ulaşılamadığım durumlarda niye telefona bakmadın? Ne yapıyordun? Neden? Nasıl? Ne? Nerede? Ne zaman? Kiminle? Türünden çıldırmış sorularla karşılaşmak çok saçma geliyordu bana (: ama yaşadığımız toplumun geneline göre böyle olmadığı için "cins" yaftasını ben yiyorum doğal olarak smile gerçi bundan gocunmuyorum da.. Etrafımdakiler "cins" diyip böyle kabul edebiliyorlar beni. Konu tabi nasıl buraya geldi (: Tam yatacaktım ki Ahmed Hulusi'nin retweet ettiği "Modern Dünya Beyniniz İçin Neden İyi Değil.." başlıklı yazıyı gördüm ve okumaya başladım, çok da hoşuma gitti yazı. Genel itibariyle çok güzel bir yazı fakat özellikle yazıda kendimi bulduğum bir bölümü paylaşmak istedim, kendimi buldum ve iyi bari aslında toplum cinsleşmiş ben cins değilmişim diyebildiğim bir bölüm smile

Eski günlerde, telefon çaldığında, biz meşgulsek ya cevap vermezdik ya da telefonun sesini kapardık. Tüm telefonlar duvara monteli olduğu için de, her zaman aradığımız kişiye ulaşabileceğimiz gibi bir beklentiye sahip olmazdık. (belki o kişi yürüyüşe çıkmış olabilirdi ya da başka yerde olabilirdi.) Dolayısıyla eğer bir kişi size ulaşamazsa, ya da siz ulaşılıyor olmak istemediğinizde, bu normal kabul edilirdi. Şimdi ise, daha çok insanın tuvaletten çok cep telefonu var. Bu da şöyle bir şey yarattı;sizin için uygun olduğu bir zamanda siz, onun için uygun olup olmadığının önemi olmadan istediğiniz kişiye ulaşabilmelisiniz! Bu beklenti, öylesine yerleşmiş ki, toplantıda olan bir kişi telefon çaldığında açıp: “Özür dilerim,şu anda konuşamayacağım, toplantıdayım” şeklinde cevap vermek rutin hale gelmiş. Sadece 10 ya da 20 yıl önce, aynı kişiler, toplantıdayken sabit hatlı telefonları çaldığında onları cevapsız bırakmaktaydı ki bu, ulaşabilirliğin beklentisi açısından günümüze göre çok farklı bir tavır.