Instagram

Bir aydır falan bu konuda yazasım vardı aslında fakat son zamanlarda benim için hayat daha hızlı akıyor ve yazmaya vakit bulamıyorum smile. Ya da sanırım Tokat’ta daha çok vaktim oluyor böyle şeylere. Düzenimin bozulmasının da etkisi olabilir tabi. Mesela bu saatte rüya görüyor olmam gerekiyordu (Saat 23:32).

Her neyse…
Konuya döneyim…

Aslında sosyal medya seven bir insan değilim. Ama buna rağmen, uzunca bir süredir Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarım var. Bu hesaplarıma sonradan Tumblr da katıldı fakat son zamanlarda Instagram eşleştirmesini keşfetmemin ardından, onu daha pasif kullanmaya başladım. İşim gereği kullandığım API ve servisler olmasa, tabi bir de zaman zaman ulaşmam gereken insanlar olmasa facebook ve twitter’ı direkt kapatabilirim aslında (burada da sosyal medya sevmemem bölümüne dönmüş olduk smile) bakalım belki ilerleyen zamanlarda şartlar olgunlaşır. Devamını Okumak İçin..

Öyle Bir Şeyler

Son zamanlarda günler, haftalar hatta aylar nasıl geçiyor anlamıyorum. Zaman kavramımı iyice yitirmiş olabilirim. Bu bilinçsiz yaşamaktan ya da farkındalık yoksunluğundan da kaynaklanmıyor aslında. Hayatım sessiz sakin geçiyor görüntüsü sergiliyor ama sanırım bir hayli yoğun geçiyor ve bir şeyleri takip edemiyorum smile. Evet evet hep yoğunluktan tongue-out.

Bir süredir işsizim, dışarıdan aldığım ufak tefek işleri saymazsak ciddi ciddi işsizim ve teknik olarak bununla beraber günlerimin büyük bölümü boş geçmeliymiş gibi hissediyorum. Hatta o denli hissediyorum ki, günlerim boş geçmediği halde boş geçiyorlarmış gibi geliyor bazen smile.

Başlangıç

Bir şey yok aslında aklımda.
Bıraktığım şeylere dönüp bir bakmak,
Unuttuğum şeyleri hatırlamak istedim.
Yazmayı mesela..
Çok uzun zaman olmuş, en son 2016'da yazmışım buraya.

Ne zamandır; aklıma gelenleri, düşündüklerimi, yaşadıklarımı, kısaca her ne oluyorsa onu yazmak istiyorum fakat sürekli öteleyip duruyorum.
Son zamanlarda çok fazla öteler olmuştum. Yazmak için adım atmaya ve içi çok dolu olmasa da bu satırları yazmaya karar verdim.
Önceki yazılarıma dönüp baktığımda sanki başka bir hayattan kalmışlar gibi. İçimden gelen ilk şey "sil onları ve yeni bir başlangıç yap" oldu fakat düşününce hepsi değerli ve durmalılar.

Seneler sonra bakalım neler döktüreceğim.

Başlangıç böyle olsun.

Sona Yaklaşmak

Aslında bedenim uyuşuk uyuşuk yatıp, dizi izlemek istiyordu. Şöyle bir bakıyorum da şimdi; supernatural, walking dead, flash, shameless falan bayağı bir dizi de inmiş bir vaziyette onları izlememi bekliyor bilgisayarda. Doğal olarak çok çekici geliyor bu fikir. Bir süredir günde iki defa yoga yapıyorum sabah 60-90dk vinyasa yaptığım için bir hayli yoruyor(seviyorum yormasını da) akşamları da ikinci yoga güzelce esnetiyor, diğer bir yandan tekrar sabah 5te uyanma çalışmalarına girişmiş durumdayım, fakat arkadaşlarla sosyalleşmeler, iş güç diğer hayat meşgaleleri derken henüz adapte olamadım. Birkaç gündür zaten bir hayli enerjisiz de hissediyorum kendimi sonuç olarak her şeyi birleştirince dünkü yoga seanslarından sonra bugün için yoga yapmamaya kendimi dinlendirmeye karar vermiştim, güzel bir

Tanrı Yok

Tanrı yok. Tanrı (kavramı) , lisan ile tarif edemediğimiz bir şeyin sembolik işaretidir. Ve bu yüzden tanrının dini de olmaz. Öyle tasavvur etmeliyiz ki Tanrı, bilmemezlik değil, daha ziyade bizim bildiklerimizin tamamen dışında olan, “bilinebilirlik” özelliği (niteliği) olmayan bir şeydir. Ölcülebilinir bir kalitede/değerde değil. O aslında bizim “Dairenin rengi nedir?” sorusunu sormamız gibi bir şeydir.
Daire kırmızı mı yeşil mi veya mavi mi? Hayır!
O ne mavi ne kırmızı ne de yeşildir. O (daire) renksiz de değildir. Dairenin rengini sormak anlamsızdır...